Şekil renkleri

Metin renkleri


Bizi Sosyal Medyada Takip Edin

Eğitim ve Tercihler – 15.07.2015 / yolunbasindayken.tv

4 sene önce
691 kez okundu
Sosyal Medya'da Paylaş
Share

Mesleğim gereği karşımda yer alan kitle “öğrenici ” ise ben de kendimi “öğretici “olarak tanımlayabilir miyim, bilmiyorum. Tanımlar her zaman zorluyor insanı; çünkü ister istemez kalıplar oluşturuyor zihnimizde. Ben çok büyük bir zevkle ve istekle yıllardır eğitim ve öğretim işiyle çok yakından ilgileniyor, araştıyor, sorguluyor, gözlemliyor ve tüm birikimlerimi/bildiklerimi de öğrencilerimle ve aileleriyle paylaşıyorum.

Aile rehber olmalı. Asla yönlendirme yapmamalı.

Liseye / üniversiteye giriş sisteminin öğrencileri değerlendirmede ne kadar etkili olduğu günlerce sürebilecek bir tartışma. Hepimiz bu yollardan geçtik. Sınavların şekli, değerlendirme puanları vs. değişiyor ama “sınav” hep aynı. Yani “sınav” hep var. En kısa şekliyle sınav sürecinin bir yıl hazırlanma sürecini içerdiğini varsayarsak, her sene içimden keşke sonuç odaklı değil süreç değerlendirmesi şeklinde olsa diye içimden geçiririm. Öğrencilerin emekleri, hedefleri, bu hedeflere uyumlu çalışıp çalışmadıkları, bilgiyi alma ve kullanma becerileri vs değerlendirilse… Süreçte çok iyi yol almış, performansı yolunda gitmiş pek çok öğrenci sonuç bölümünde kaybedebiliyor ve bunların geriye dönük kazanımları çok zor oluyor.

Sınav bitti. Adayların katetmeleri gereken bir yol vardı, yarıştılar, herkes elinden geleni yaptı ve yolu bir yerlerde bitirdi. Şimdi aldıkları mesafe kadar/bu mesafeye göre seçimler yapacaklar.

Üniversite ve bölüm tercihinde öğrencilerin kendilerini tanımaları çok önemli. Hatta bu yolculuğun başından itibaren bir taraftan sınava çalışılırken kendilerini tanıyıp mesleklerini de ona göre belirleyebilmeleri bu işin aslolanı. Sezgilerine güvenmeleri, içlerinden geçirdikleri ya da gönüllerindeki mesleğin içeriklerini, iş imkanlarını iyi bilmeleri de çok değerli. Seçim yapabilmek ve karar verebilmek bu anlamda önemli bir beceri.

Aile rehber olmalı. Asla yönlendirme yapmamalı. Şayet çocuklarının kafası karışıksa ve bu konuda destek istiyorsa yine rehber niteliğinde elinden geleni yapmalı. Belirleyici, o veya bu meslek için zorlayıcı olmamalı.

‘Kişiye Özel Eğitim’de 3-5 kişilik sınıflar olmasına, öğrenciyle sürekli birebir ilgilenilmesine gerek yoktur

Öğrencinin kendini bilmesine, tanımasına fırsat veren her türlü eğitim “kişiye özel eğitim” dir. (Yetenekleri, algıları, sezgileri ilgi alanları, öğrenme stilleri..) Bunun için 3-5 kişilik sınıflar olmasına, öğrenciyle sürekli birebir ilgilenilmesine gerek yoktur/şart değildir. Burada en büyük rol, kurumlardan da öte eğitimcilerde. Önce eğitimcinin/öğreticinin kendini iyi tanıması, öğretme yeteneğine sahip olması, pedagojik açıdan donanımlı olması çok önemli. Yoksa “kişiye özel eğitim” adı altında öğrencilerimize “ders çalıştırıp”, “ders çalışmayı öğretmeyen” bir sistem şeklinde ilerlememiz kaçınılmaz bir hal alıyor.

Öğrencinin ders çalışmayı öğrenebilmesi için önce kendini tanıması çok şart

“Nasıl ders çalışmalılar?” eğitim ve öğretimin en can alıcı noktası. Ben yıllardır öğrencilerimizin “ders çalışmayı bilmediği”ni ve acil bir şekilde öğrenmeleri gerektiğini fırsat bulduğum her alanda duyurmaya çalışıyorum. Sürekli aynı kelimeleri kullanıyor gibi olacağım ama öğrencinin ders çalışmayı öğrenebilmesi için önce kendini öğrenmesi/tanıması çok şart.

Ya da bu öyle bir zincir ki gerçek ders çalışmayı öğrenme süreci zaten öğrenciye kendini de öğreten bir sistem. Aileler çoğunlukla -iyi niyetle- çocukları okur-yazar olmaya başladığı andan itibaren ders çalışmayı da bildikleri gibi bir yanılgıya kapılıyorlar. Ders çalışmayı bilmek, doğuştan var olan bir yetenek değil ki çocuk bunu tek başına becerebilsin. Öğretmen ve aile desteğiyle öğretilmeli ve rehber olarak da izlenmelidir.

“Nasıl ders çalışmalılar?” oldukça genel bir konu. Her öğrenciye göre farklı açılarda şekillenir. En genel şekliyle konu taramaları, kavram haritaları, gözden geçirme, tekrar yapma, not tutma vs pek çok içeriğin öğrencilere öğretilmesi gerekir. Bugün çoğu öğrenci hiç kalem kağıt kullanmadan matematik dersine bakarak çalışıyor, mesela…. ????

Öğrencilerimiz öğrenmeden korkmamalı, sıkılmamalı… 

Sadece “ders çalışmak” sürecin tüm dengelerini bozar, daha doğrusu böylesi bir durumda “denge” den bahsetmek söz konusu bile olamaz. Zihnin sağlıklı çalışabilmesi öğrencinin dinlenmesi, eğlenmesi , uyuması, hareket etmesi, beslenmesi de gerekir. Hepsinin bir arada uyumlu bir şekilde olması “başarı” yı getirmekle beraber ve bu yolu öğrencinin kendini iyi hissederek ilerlemesini sağlayacaktır.

Öğrenci koçu ise yukarıda anlatmaya çalıştığım sistemin dengeli ilerlemesi konusunda öğrenciyle birlikte yol alır. Tüm süreçleri göz önünde bulundurarak, hedefler belirleyerek öğrenciye rehberlik eder. Oldukça içerikli ve detaylı bir süreçtir koçluk…

“Öğrenme” yaşam boyu bizimle varolan bir kavram. Öğrencilerimiz öğrenmeden korkmamalı, sıkılmamalı… Bunu hep beraber başarabilirsek kendilerini bilen/tanıyan, araştıran, sorgulayan, seçimler yapan, kararlar veren bu gençler yarınımızı sağlam temellerle var etmeye devam edip yaşamda keyifle yol alacaklardır.

Uzun yıllar öğretmenlik yapan Eğitim Danışmanı Mürüvvet Adalı Uygun, öğretmenlik yaşamı devam ederken çocukların öğrenim yaşamı ile ilgili pek çok araştırma yaptı, yurt dışındaki eğitim çalışmalarına katıldı ve kitap inceleme, bireysel öğrenme ve akademik yaşamın organize edilmesine ilişkin özel çalışmalarda bulundu. Son zamanlarda “Ders çalışmayı öğrenmek” üzerine eğitimler veren Uygun’un “Ne istiyorsun?” isimli hikaye kitabı ile “Çocuksu Şiirler” isimli şiir kitabı yayınlandı.

Sevgiyle,
Mürüvvet Adalı Uygun
Eğitim ve Başarı Danışmanı

Yayın Yeri : yolun

Sosyal Medya'da Paylaş
Share
Reklam
BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
Yorum Yap

Bu konuya henüz bir yorum yapılmadı.